26 Haziran 2012 Salı

25 Yıllık Efsane; Transformers

     Aaah ah gençler, hüzünlendim yine. Yada duygusallaştım. Veya gururlandım. İyisimi özledim diyelim şuna. Bugün 26 Haziran 2012 Salı. Tarihe yolculuk yapalım istedim. Geçen sene bugün, 26 Haziran 2011 Pazar; tüm evrenin heyecandan kıpır kıpır olduğu, gecelerce gözüne uyku girmediği harika bi haftanın başlangıcıydı. 1 Temmuz 2011 Cuma günü saat 11 seansı 2009'dan bu yana dört gözle beklenen Transformers; Dark of the Moon filminin vizyona giriş tarihiydi. Tüm film boyunca ağlayarak, aksiyon filminde ağlayan tek mal olarak tarihe geçmiştim. Ama o robotlar yok mu.. Herhangi bi savaş filmindeki ruhsuz, karaktersiz, yapmacık robotlar değildi ki onlar. 25 yıllık bi efsane konuşuyordu o filmde. Onlar başkaydı. 6 yıldır kalbimdelerdi. Sonra o filme defalarca kez daha gittim. Bir ayın sonunda 28.07.2011 tarihinde kendi kendime bi yazı yazmışım onu paylaşmak istiyorum işte şimdi. Transformers kendi başına bi evrendir, yaşam tarzıdır bunu unutmayın;


 ''      Transformers 3'ü Çekici lan Ne?


  Bu hafta Transformers Dark of The Moon filminin vizyona girinin 1.ayı bildiğimiz gibi. Umalım ki film,
 Ağustosun ortalarına kadar vizyonda kalsın. Film 8-10 temmuz tarihleri arasında Türkiye'de 72.633 bin lira gelir yaparak liste başına yerleşmiş bulunmakta. Üstelik Türkiye'de Transformers hayranlarının sayısı, üzerine yıldırım düşen insanların sayısından daha azken... Peki nedir bu filmi çekici kılan? Şimdi gözlüklerinizi takın öyle okumaya devam edin sevgili okurlar ve koyu TF'ciler
 
   *Öncelikle, kesinlikle Shockwave diyorum ben. Görünüşü, duruşu ve karizmasıyla, spor salonundan çıkmayan, baklava karınlıları hiçbir şekilde aratmayan, hatta beyinde büyük bir etki yaratarak ''Brad Pitt ne ki? Taylor Lautner'deki de kas mı canım'' tarzında konuşturan bu adam ekrana her yansıdığında ''yanında olmak için neler vermezdim ki?'' dedirtiyor.

  *Senaryo; ilk iki filmi fazla göz önünde bulundurmadığımızda heyecan yaratan bir senaryo çıkıyor karşımıza. Özellikle Sam Witwicky(Shia LaBeouf)'nin aşk, aile, okul üçgeninin fazla yansıtılmaması (ki bu seride Sam işe başlıyor) ve robotlara daha çok yer verilmesi 'oh be!' dedirtiyor.
   Not: Mikaela'nın hakkını yemişler en azından ayrılık sebepleri herhangi bir konuşma içerisinde kısaca açıklanabilirdi.

  *Meksika Açmazı sahnesi üçüncü maddeden bangır bangır bağırıyor adeta. Öncesinde Dreadlerle olan ve arka fonda ''Battle'' şarkısının çaldığı sahne daha sonra Ironhide'ın olaya dahil olmasıyla harika bağlanmış ve bu filme 7.kez gitmek için yeterli bir bahane yaratmış.

  *Score: Steve Jablonsky yine yine yeniden sanatını konuşturmuş! Bu adam yaşayan efsane, hazine,
şaheser... Artık hangisini demeyi tercih ederseniz...

  *Camaro, Corvette, ve İtalia; soldan sağa sırayla Bumblebee, Sideswipe ve Mirage(Dino) birbirlerinden tamamen farklı karakterist özellikleriyle birbirlerini öyle güzel tamamlıyorlar ki! Dönüştükleri soldan sağa(yine) iki Chevy ve ferrari'nin güzelliği bir yana robot modlarındaki soldan sağa(yine yine yeniden) tatlı, sempatik ve karizmatik halleri filme sempati katan artılardan.

  *Muhteşem 4'lü: Siz onlara ister 'kötü' deyin ister 'korkutucu'... Ben diyorum ki Megatron, Starscream, Soundwave ve Shockwave kötü karakterler evreninin en muhteşem 4'lüsü. Megatron'un liderliği, Starscream'le aralarında sürüp giden sevgi ve nefret çatışmaları, Soundwave'in bağlılığı ve Shockwave'in ruhsuzluğu hem TF evrenine hemde tüm kötü karakterlerin dünyasına ayrı bir hava katıyor 'biz herkese benzemeyiz, ona göre' diyor; hepimize gardımızı aldırıyor resmen.

  *Peter Cullen:'Yaşayan en karizmatik ses' diye bir ödül varsa eğer, burdan yetkililere sesleniyorum; bu adam yaşadığı müddetçe hiç bir varlık onunla bu konuda yarışamaz. Dünya'nın en duygusal, en anlamlı sözleri; en güzel, en karizmatik sesli insanların dudaklarından döküle dursun, asla ve asla bu adamın 'Transform and Roll Out' demesiyle oluşan 'aman tanrım meleklerin sesi mi bu?' etkisini yaratamaz. O sebeple tavsiyemdir sizlere, filmi bir kez olsun mutlaka orjinal dilinde izleyin.''
 

25 Haziran 2012 Pazartesi

Önümüzdeki 5 Yaz

    Sevgili tatilciler, yani sevgili biz; monoton hayatlarımızı tatillerimizde renklendirmemiz gerek farkında mıyız? Not: Sadece öğrenciler için tatil vardır çalışanların yıllık izin kullandığı iki haftalık tatillere acıyorum. Demek istediğim 3 ay boyunca doya doya tatil yapabiliceğimiz yazlar sayılı. Kendimi örnek verdiğimde bu yılı saymazsak üniversiteyle birlikte 5 yazım daha var sadece :((( O yüzden bu yazları olabildiğince mükemmel geçirmemiz şart. Bu yazı, önümdeki 5 yazı planlıyarak geçiricem. Çünkü bu 5 yaz hayatımın en güzel dönemleri olucak adım gibi eminim. Bi kere koca bir yazı kesinlikle Amerika'ya ayırıcam hangisi olduğu önemli değil. Kalan 4 yazdada olabildiğince çeşitli aktivite yapıcam hatta yani paraşütle bile atlayabilirim. Not: Korkudan altıma işeyip rezil olucağım insanları yanımda götürmeyerek tabi. Bugün hayatımda ilk kez kendime french yaparak kendi tarihimin 2012 yazına unutulmaz bi gün eklemiş oldum mesela. Okullar kapanalı 2 hafta oldu ve sadece bi günü anlamlı kıldım o benim hıyarlığımdan. Çok üşengecim lan. Hatta o kadar üşengecimki işemeye bile üşeniyorum. Neyse bu başka bi konu.
      Şu sıralar o kadar sapıttım ki dün Asmalı Konağın ilk üç bölümünü izlerken yakaladım kendimi. Abi ya bu eziyeti neden yapıyorum kendime hiç bi fikrim yok. Çıkıp geziceğime evde kös kös oturuyorum. Ama karar verdim annemin yanına gidicem. Laf aramızda arkadaşlarıyla üç katlı villa kiralamış karı denize sıfır. Üç adımda sudasın. Allaaaaaaaaam sana geliyom. Ama biraz daha beklemem lazım malesef. İlk isteğim burdaki arkadaşlarımla biraz zaman geçirip öyle gitmek. Bide şu regl olma işi var. Geçen sene haziranda 9 günlüğüne dünyanın en huzurlu kenti olan Datça'ya tatile gitmiştik ve son 4 günü regl olduğum için boka sarmıştı. sonra temmuz-ağustos gibi 2buçuk haftalığına Çeşme'deydik ve ilk haftası full regldim. Şansımı sikiyim. Neyse şimdi bi kaç güne kadar haziran periyodumu olup, biter bitmez annemin yanına akmayı planlıyorum. Bu arada erkekler aldatır. Ve not; anime izleyen erkeğin amk sakın çıkmayın o orospu çocuklarıyla.
Not: Fakirler tatille ilgili yazımı okuyarak kendilerini yormasın.
Dipnot: Erkekler ve anime'yle ilgili bi yazım olucak merak etmeyin.
Hadi kib    
- B.C

20 Haziran 2012 Çarşamba

Barney&Robin

   Dün gece sabah 6.20ye kadar oturup How I Met Your Mother'ın 3.sezonunu bitirdim. Neden böyle bi mallık yaptım? Gözlerimin ve bilgisayarımın sikilmesi dışında bana ne yararı oldu? gibi sorular gelebilir aklınıza. İşte tam bu noktada; ben neden böyle bişey yaptığımı biliyodum ama neden bu nedeni bu kadar çok kafama takıyodum dimi. Karışık oldu ama dert etmeyin açıklıyorum. Önce dün geceye geri dönelim.(Biraz HIMYM havası katiyim bu yazıyada). Dün gece akşam yemeğinden sonra Gossip Girl ve HIMYM izlemek için odama çekildim. Arada gidip dolaptan bişeyler tıkındım falan klasik.(tıkınmak biraz aşağılayıcı oldu resmen hayvan gibi su böreği, şekerpare, bi kutu dondurma, bi paket doritos ve 1.5 litre kola tükettim) Not:Çok ciddiyim. Her neyse sonra Ted'in çocukların annesiyle tanışma anı youtube'da filan var mı acaba mantığıyla kaçıncı sezonda anlatmış diye sezon özetlerini okuma hatasına düştüm ve tam orda gördüm ki(tanrım bu kısmı niye bu kadar uzatıyosam) Barney ve Robin 3.sezonun sonunda aşık oluyolarmış AMINAKOYİM. Sırf o ikisini görmek için 3.sezonu bi gecede bitirdim. Şimdi düzeltiyorum. Farkına vardım ki şu hayatta beni en çok etkileyen senaryo(film olsun olmasın) çapkınlıkta çığır açmış bi adamın gerçekten aşık olduğu klasiklikten hem uzak hem yakın olan o senaryolarmış. Chuck&Blair gibi, Barney&Robin gibi Dean Winchester&Lisa gibi Damon&Elena gibi. Not:Tamam Dean'in aşık olduğu kısım pek hoşuma gitmedi aslında çünkü Dean teorik olarak benim. Şimdi bu tarz senaryolarda ben önce çapkın karaktere vurulurum, hayranlıkla izlerim. Sonra onun aşık olduğu kadın idolüm olur. Yine bazı istisnalar yok değil yani mesela Dean Winchester karakteri uğruna ağzıma pompalıyı dayayıp kendi kafamı uçurabiliceğim kadar çok sevdiğim bi karakterdir ama Lisa tam bi gerzek. Ya da Blair Waldorf, Chuck Bass'ın ona aşık olmaasından çok önce benim idolüm olmuştur. Ama sonuçta aşklarını farklı görmeme sebep olan senaryo tam olarak budur. Bi çok film ve dizi izlemişimdir ama adları aklımda kalan sadece bu durumda olanlar. Bana en sevdiğim türk dizisini sorun sevdiğim tek türk dizisinin Aşk-ı Memnu olduğunu söylerim. O dizinin herkes için anlamı yiğeni ve karısı tarafından aldatılan bi adamken benim için tek anlamı aynı derece çapkın Behlül'ün Bihter'e aşık olmuş olmasıdır. Biliyorum çok ilgincim. Ama düşündüm ki ben mükemmeli arıyosam; kim olmam gerektiğini ve o kişinin kimle olması gerektiğini düşünerek bu kadar zaman harcıyosam, sanırım böyle bi hikayenin başrolü olmam gerekir. Çünkü beni etkileyen bu. İlk görüşte aşk, merdivenlerde çarpışıyolar aşık oluyolar, arkadaşının sevgilisiyle aşık oluyolar annesinin dedesinin karısıyla aşık oluyolar bilmem ne bilmem ne hiç birinin anlamı yok. Benim istediğim bu olabilir.

14 Haziran 2012 Perşembe

Göt Lalesi

   Argo Fordcu'nun yayınlarında sürekli tekrarladığı gibi ''olaylaaar olaylaaar.'' NOT:Argostroloji'yi bilmiyosan terket bu blog'u amınakoyim o bi Twitter fenomeni. Devam ediyorum. Hayatım o kadar aksiyon dolu ki nerden başlıycağımı bilemiyorum. Her gece sabah 6'ya kadar Kurabiye'yle bbm'de çene çalıyoruz. Sonra yatıp öğlen 2de uyanıyorum. Akşam 5'e kadar göt üstü oturup sıkılıyorum. 5ten 7ye kadarda amuda kalkıyorum. 7de doğrulup kursa gidikdjshsglkfgj hay sikicem yazarken bile sıkıldım. Ben ve canlı cansız tüm varlığım öyle hallere geldikki dün bilgisayarım aksiyon olsun diye kendini çöktürdü, telefonumdada mesaj gelmediği halde kırmızı ışık yanıp sönüyo. Bu arada benimde tek eğlencem gün boyunca bbm'e gelen bc'leri gönderen göt lalelerine sövmek. Artık sikimde bile olmayan Melek beniz özlemiş, kolları bana hep açıkmış filan falan anlıycağınız o değer katsayısını arttırdıkça benim sikleme oranım yerlerde sürünür oldu. Kurabiye'yle artık çok samimiyiz hayatımda güzel olan tek şey bu zaten. Yinede bugün sıkıntının amına koymuş, dibine vurmuş durumdayım. English Time'ın sınavında kopya çekmiştim geçenlerde. Bi konu verdiler karşılaştırma bende yazdım internete çıktı işte. Blackberry or iPhone hakkında döktürün dediler. Sadece iki cümle çaldım yarraamın sitesinden. Bugün kağıtlar bi geldi amınakodumun karısı kopya çektiğim sitenin çıktısını sınav kağıdına zımbalamış üstünede kocaman 0 yazmış. Bir sinirlendim, morardım kızardım, yeşillendim, sarardım yarrak yemiş gibi oldum yani. Şimdi ne sik yiceğimi hiç sormayın. Off bak gene içim sıkıldı. Neyse yazmıyorum daha gidip iki kendime geliyim. Hem daha Tumblr'da döktürücem ama orda asıl ismimle yazdığım için daha dikkatli davranmam gerekiyo amınakoyim ya. Ne boksa.

12 Haziran 2012 Salı

Eray Efe > Orangutan > Haydar

     Şimdi benim yeni ortaya çıkan bi takıntım var. Kendi kendime kural edindim 'ismi güzel olmayanla olmaz' diye ama düşünsenize o hayatın boyunca kıçına takılı gezicek ve arkadaşlarına dönüp 'sevgilimin adı Mahmut çok mutluyusss' diceksin. Yarraaam çok mutlu asıl ama sen değilsin amcık ağızlı. Mesela ben çirkin isimli sevgilim olduğunda direk sendroma giriyorum çocuğun adını söyleyemiyorum her yerde amdan götten bahseder gibi benimki şöyle, benimki şu kadar,  benimki bunu yedi diye dolanıyorum. Ve düşündüm ki eğer ben mükemmeli arıyosam ve bulana kadar kimsede takılı kalmıycaksam 'isim' mükemmellik kavramında oldukça önemli bir alana sahip. Bu yüzden bundan böyle ismi kötü olanı direk eliyorum yada elenemiycek kadar tatlıysa kimliğinde değiştirmesini sağlıyorum. Yoksa olmuyo abi gidip ''kumral yemyeşil gözlü acayip yakışıklı ve zengin, kültürlü, esprili, 1.90, şık giyinen harika bi sevgilim var geçenlerde içi gül dolu limuzinle geldi şekerim yaaaee işte'' diye ballandıra ballandıra anlatırken karşılaşıcağım ilk soru;
X: Aaaaaaeeeeeeyy ne romantiiiiiiğğğğk adıı neeeaaaa?
BlairCorny: ııııııı ismide Alişan işte he he (..Satılmış, Burhaneddin, Abdullah, Haydar, Hüseyin, Yarrak, Meme...diye gidiyo işte.)
      Bu sikimsonik durumda karşındaki insanın kafasındaki kumral, zengin, yakışıklı adam; hafif kel, göbekli, dişlek bi pezevenge dönüşüyo. İçi gül dolu limuzinde prezervatif dolu Hacı Murat'a tabi. Prenses hikayesi oluveriyo çingene mahallesi aşkı. Ama bide şuna bakın;
X: Aaaaaaaaeeey ne romantiiiiiğğğğk adıı neeeaaa?
BlairCorny: Adı Eray Efe canım yaa o Eray'ı kullanıyo sadece ama ben Eray Efe demeyi seviyorum ya (..Tunç, Batuhan, Berk, Emir, Koray, Yahya... diye gidiyo bu da)
      Hayır yani daha iyi bi etki yaratmıyo mu allaaasen?

11 Haziran 2012 Pazartesi

XOXO

       Böyle bazen kendimin amına koymak istiyorum. Hayır yani fantezik bişey değil tamamen kendime kafa göz dalmakla alakalı. Amınakodumun Melek'i yüzünden o kadar çok şeyi atlamışım ki hayatta resmen böyle ot gibi yaşamayalım diye sevgili yapalım derken sik gibi yaşar olmuşum. Evet bende anlamadım bu cümleyi. Neyse, sonuç olarak bugün ilk kez feysbuk sayfama baktığımda gördüm ki 1.111 arkadaşım olmuş. Lan ne ara oldu hiç hatırlamıyorum en son 780'de kalmışım ben. Sonra baktım tivitırda sürekli sevgililere isyan eden tivitler atmışım. Anfolovlar kendini aşmış filan. En kötüsü hatta kötününde ötesi şu hayatta en çok değer verdiğim insanlardan biri olan bitanecik kardeşim Haku'nun sevgilisiyle birinci yıldönümlerini kutlamayı unutmuşum. Lan lan lan!!!! En unutulmıycak şeydi bu. Allah belamı vermiş gibi sanki. Ama uzun düşüncelerim sonucunda ilk kez ileriye dönük bi amaç belirledim kendime. Tabi bunu şimdi söyleyip sürprizi sikmek istemiyorum. Bir iki yıl sabredin canlarım. Sonuçta kötü günler geride kaldı. Erkeklerinde amk. Şimdi ne yapıcağımı biliyorum.

9 Haziran 2012 Cumartesi

Kalbim Orospu

   Herşey o kadar karışıklaştıki ortalıkta bakkala giderken 38 kişinin tecavüzüne uğramış gibi dolaşıyorum. Şimdi Melek'ten ayrıldığım gün ''bida bana yazma'' diyip bbm'den silmiştim. Soora çocuk geçenlerde arkadaşını gönderdi niye ayrıldın diye sordurmaya. Meğer benim yazdığım şey gitmemiş ona ne sikim işse. Neyse işte bende tabi ego yine tavan yaptı o yee arkadaşını gönderiyo filan diye. Sonra ertesi gün yalvarışlar özürler sözler beklerken yine hiç bişey yapmadı amk evladı. Bendede öyle bi psikoloji varki şimdi çocuğa karşı hiç bişi hissetmiyorum. Ama böyle yaşadıklarımız aklıma geliyo bi hafta sonra kuru biticek kursa gelmiycek sınıfını boş görünce ne hissederim diye düşünüyorum içim sıkılıyo. Mal gibi boş bi ifadeyle dolanıyorum ortalıkta. Kendiminde amk. İnsan ya ister ya istemez yarraam ne diye bu dengesizlik. Resmen kapana kısılmış durumdayım. Ben adım atsam bu sefer çocuk dicek madem çıkmaya niyetin yok niye süründüyosun götüm diye. Adım atmasam niye sürünmüyo bu amınakodum yaaaeee diye bunalıma giricem. Abi bi orta yolu yok mu bu işin diyorum aslında o da var, Kurabiye .a Zaten dün 12lerin son günüydü okulda TF'yi falan gördüm yine sikik bi his oturdu böğrüme. Off tanrım ya ben niye böyleyim. Sorun bende yani resmen sorunluyum. Sikiyim ya.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Göte Geldik, Ya Da Sadece Ben Geldim.

    Çok fena yarraklara geldim gençler. Şimdi ben bu göt kalkıklığıyla Melek'ten ayrılırım o da yalvarır falan modundaydım. Kursa geç gittim bilerek ve aralarda ortalıkta dolaşmadımki biraz çabalasın beni bulmak için. Sonra çıkışta hala bi atraksyon olmadığını farkedince bi garip oldum tabi. Neyse bizi erken bıraktı hoca asansörün oraya giderken bu da sıçıyo muydu napıyodu tuvaletten çıktı. Allaaaaam dedim sana geliyom üstüne mavi bişi giymiş ama suratına bakamadım o da dimdik geçti yanımdan ben ezilip büzüldüm böyle patatese döndüm. Sonra eve geldim saatlerdir bbm'de eklesin yazsın, feysten yazsın bişi yapsın amınakodumun evladı diye bekliyorum. YAZMADI. bildiğin ben sana aşık oldum diyen çocuk onu terketmemi siklemiyo. Lan bu kadar mı kadersizim amınakoyim. Hoş karma mıdır ne sikimse artık benim istediğim oldu yine. Ben çocuğun değerini bilmedim, verdiğim sözleri tutmadım, bin kişiye yazıp iki bin kişiyle kesiştim. Tek istediğim zorluk çıkmasıydı ki tekrar değere binsin çocuk. Ama bu kadar zor olamamalıydı işte.
      Şu sabahki Kurabiye başlıklı yazımı yazdıktan sonra tivitırdan Curly 'bil bakalım pazar kimle buluşuyoruz' yazdı tabi süper zekam hemen cevabın Kurabiye olduğunu anladı. İnşallah pazar günü hayatımın en güzel günü ve dönüm noktası olur. Valla bak şu an bana Melek'i ve bi türlü geçemediğim Hödük'ü unutturcak tek kişi Kurabiye. Kurabiye ve gelmiş geçmiş tüm kestiğim taşaklıları unutturcak kişide Beybifeys. Beybifeys'i de anca Muslera veya Jensen Ackles zaten. Valla en büyük hayalim zaten Muslera veya Jensen Ackles'la evlenip bütün gazete ve televizyonlarda benim mutlu ifadem ve kocamın acayip yakışıklı mükemmel suratı yanyana gözüksün sonra tüm eski sevgililerim ve platoniklerim bizi görüp kapımda yatsın, kendilerini kessin, ağlamaktan kör olsun bu yani. Amin.
      Neyse sonuç itibariyle pazar gününü iple çekiyorum ama yarın Melek'in ayaklarıma kapanmasını o kadar çok istiyorum ki anlatamam. MELEK'E NOT: Göte geldi aşkımız, ikimizde şaşkınız bence sevgilim. Ama biliyosun ki senin hıyarlığın. Hatta orospu çocukluğun. Her neyse biliyosun ki ne hissedersem hissediyim tüm bu olanlar @hicumrumdadegil.
                                                                                                                                   xoxo B.C

Kurabiye

   Sevgili gençler. Bugün itibariyle bi aşkın daha sonuna gelmiş bulunmaktayım. Melek'e karşı olan bütün heyecanım gitti, sonrada kusurlarını görmeye başladım ki kusmadan önce ayrılmam gerekiyodu. Ayrıldım. Ayrılan ben olduğum için hiç üzgün değilim.(Not:94 olayıyla alakası yok olaydan sonra ilk buluşmamızda elime telefonu verip istediğini sil dedi çünkü) Hatta yeni hedefimi seçtim bile. Açıklıyorumda bak. KURABİYE. Aylardır peşindeyim çocuğun artık hamle yapma zamanı. Tanrım lütfen o mükemmeliyette hiç bi kusur olucağını zannetmiyorum hem zaten yeşil gözlü kumral daha ne isterim ki ya yerim onu .a Ben sırf o çocuk için Kurabişizm adında bi sistem üretmişim düşünün yani. Ne beybifeys ne de Jensen Ackles bunu yaptırabilmişti bana. Hoş Jensen Ackles'ı kurabişlerin başı has kurabiş ilan ettim ama olsun sonuçta sistem ismini Kurabiye'nin ta kendisinden alıyo. Melek'in heyecanında olduğum haftalardan birinde Curly sayesinde bi saniyeliğine telefondan sesini duymuştum Kurabiye'nin. Ve o bi saniyede duyduğum 'alo' kelimesinin analizini burda saatlerce ve saatlerce yapabilirim. Evrendeki en tatlı 'yeni uyanmış, hayattan bezmiş' sesti tanrım ya. Kurabiye olsun lütfen. Zaten yine heyecansız, aşksız, ot gibi yaşayan birine dönüştüm. Ulan hala gossip girl izleyemiyorum o sikimsonik Tripp eski sevgilim Hödük'e benziyo diye. Ay neyse, akşam yine yazarım şu an giderek sıkıcılaşıyorum. xoxo

4 Haziran 2012 Pazartesi

DOKSANDÖRT

     Abiii abi abi şu an dünya'yı elime tutuştursalar bi saniye düşünmem tek hamlede parçalarım amk. Bugün Melek'le 5. günümüzdü. (ki şu an hiç içimden Melek demek geçmiyo DOKSANDÖRT ya da Piç diyesim var) Neyse işte güzel güzel takıldık falan filan sonra kurs çıkışında bunun uzun saçlı bi arkadaşı var ilginç bi çocuk. Bana dediki 'ben olsam telefonunu karıştırırdım.' Ben bi kıllandım hemen kafamda senaryolar gelişti zaten hassiktir bu beni aldatıyo yada sevdiği kızı kıskandırmak için benimle çıkıyo yoksa psikopat mı lan aynı anda 10 kişiyle çıkmaktan hoşlanıyo off sikim ya ne bok yicem falan diye. Ver telefonu dedim o da verdi gayet büyük bi sakinlikle bbm sayfasını açıp kişilere baktım ve önce beynimden aşşağı böyle çifleşen filler indi bi baktım orda 'kızlar' diye bi klasör. KIZLAR!!!!!!!!!! İçimdeki filleri belli etmeden klasörü bi açtım AMINAKOYİYİM DOKSANDÖRT KIZ. Lan dedim bu ne. Ben o DOKSANDÖRT şıfrıntıyıda kafalarından tutup birbirlerinin götüne sokarak ip yapıp Melek'in boynuna bağlayıp kursun terasından sallandırmaz mıyım!!!! Abiiiiiii DOKSANDÖRT lan DOKSANDÖRT orda 10 tane erkeğin olduğu Taşaklılar isimli bi klasör görsem veya veya Gay yazışmalarını okusam daha az şok olurdum yeminle. Böyle bide çok çok çok normal bişeymiş gibi 'hepsi tanıdık yaaee' demesin mi! Elimde DOKSANDÖRT kızın kayıtlı olduğu bi bbm ve yanımda odun bi sevgiliyle kaldım öyle. Resmen felç oldum surat ifademi bozmadan aynı anda kırmızıya sonrada mora dönen rengimi eski haline döndürmeye çalışıyodum ki sonrada kımıldamayı deniyim. Arkadaşım, sevdiceğim bak canımın içi pardon da; sen MAL MISIN? Yada sen beni mal mı SANDIN???? Sanki ordaki DOKSANDÖRT kaşarlada el enseye şaplak göte kardeşimsi olduğunu sanıp kuzu kuzu telefonu sana vericem BEN? Hayır hele bi yarın olsun ya DOKSANDÖRT'ü silersin yada üçün biri bundan sonra.
      Off tanrım haklısın sende ben sözümü tutmadım dedim o kadar Melek olsun kimseye bakmıycam daha haftasında 50 kişiyle kesişip 550 kişiyi sayıklar oldum. Valla kendime kafa göz dalasım var allaaam nolur üzülmiyim söz şu andan itibaren kimseyi kesmiycem söz gerçekten. Amin.
      Tamam daha başından ben rahat takılırım dediğinde kabul ettim ama yarraaaaam DOKSANDÖRT kız rahatlık değil resmen şerefsizlik. Allaan belası taşaklı cemiyeti birinizde adam olun lan adam taklidi yapın bari yarraam hepinizin AMK.

1 Haziran 2012 Cuma

Sevgili Hödük; Senin Ben Amk.

       Hayaat hayat. Bizi mutsuz etmek için kolları sıvamış durmadan çalışıyo ibne. Buna rağmen her geçen gün mutlu olmayı başarabilen bizler hayatı pandikliyoruz. Bugün sanırım hayatımdaki en verimli gündü amk. Önce karneye gelicek 4 zayıfı sürpriz bi şekilde hocalar 2ye düşürdü. Sonra küs olduğum ve cidden barışmak istediğim iki kişiyle barıştım. (ki bitanesiyle aylardır konuşmuyoduk çok iyi oldu karşılaşmamız.) Kursta ingilizce hocam olan aşırı sempatik ve tatlı kumral maviş gözlü Kanada'lı kalemim yere düştüğünde dersin ortasında gelip benim için yerden aldı ve aşırı şirin sevgilim Melek bana aşık olduğunu söyledi. Bi günde benim tarafımdan 4 kez göt olan hayattan geçmişin acısını çıkarıyorum sanırım. Tabi bu sadece girişti.
      Geçenlerde GossipGirl'ü tekrar izliyim dedim ve ilk sezondan başladım. Herşey iyi güzel 3.sezona geçtim falan. Sonra 3.sezonda bişey dikkatimi çekti. O Nate'in amına koduğum kuzeni Tripp benim eski sevgilim Hödük'ün tıpatıp sarışın versiyonu. Tanrı yeni sevgilimi 3.5 saatte bitirdiği için 3 dakikada yarattığı Tripp'in bide renksizini yapiyim demiş ve ortaya kalitesiz eski sevgilim çıkmış. Ama o mimikler, gülüş, düşünceli ifade, kızgın ifade, aşık ifade, amına koyiyim, ağzı, burnu, bakışları herşeyiyle aynı eski sevgilim. Böyle laptop'u dizi yapımcısının götüne sokup, yapımcıyıda eski sevgilimin götüne sokup, Tripp'ide travestilere siktirtmek istedim.
ESKİ SEVGİLİME ÇOK ÖNEMLİ NOT: Belki bigün bunu sana yazıldığını bilmeden okursun ve inanıyorum ki o 4 gün, 96 saat, 5760 dakika senin GÖTÜNE giricek. O 4 günün üstüne geçirdiğim depresyon dolu 4 hafta 28 günüde ben senin götüne sokucam. Ayıks?
         Bi eski sevgilide en nefret ettiğim olay yavşarken kendini melek gibi anlatıp ayrılınca pezevengin önde gideni çıkmasıdır. YİNE NOT: He bu arada eski sevgiline yazıpta bana 'aaaeey ben intikam için şeeettim yiaaa' diye nonoş ağzıyla yalan söylediğinin farkındayım amk evladı. Ama nolduuu ben yakışıklılıkta seni milyon kere sikebilitesi olan adam gibi birini buldum sende tek elinle üçün biri tek elinle orta parmak yapıp kendine sokarak yalnızlığını gideriyosun.
        Buraya geldiğin zamanlar sesini duyduğumda içim acıyosa nolmuş yarraam. Seni özlüyo olmam sana aşık olduğum anlamına gelmez ilk fırsatta amına koyucam anlamına gelirki ben bi bayan olduğum için senin takmanı ödünç alıcam bu iş için. Sesini, gülüşünü, esprilerini özlüyorum amk evet ama kendime yediremediğimden. Seninle alakalı bi durum yok. Umarım o hep anlattığın ve bende bulduğun huzurlu, tripsiz, arkadaşça ilişki yerine her fırsatta tribin dibine vuran, huzurun amına koyan birini bulursunda sikertir seni bi ömür. AMİN.