30 Mayıs 2012 Çarşamba
Ego ve Aşk Birinci Dereceden Kuzen
Aşkta, daha adlandıramadığım ilginç bi denklem var. Yani eminimki dünyada bu şekilde hisseden bi grup insan vardır. Hiç değilse boğa burçları bu duyguyu biliyolardır. Zaten yoksa bende bi sorun var demektir. Şimdi örneğin X kişisinden hoşlanmaya başlıyorum. Kesişmeler, dualar, bi an önce görme istekleri falan derken kendimi acı içinde buluyorum. Yani böyle bi tek o olsun nolur olsun falan diye yalvarış yakarış. Hatta X kişisi biraz pas veriyosa aynı ortamdayken eğlenceli farklı ortamlara akışınca daha acı verici oluyo. ''Madem bakıyo niye numaramı istemiyo piç, ulan insan bi feyste ekler mongol'' modunda gezip günün sonunda yoksa sevmiyo mu laaaaaağn diye hüzünleniyorum. Böyle bide her bakışında o midede hareketlenen orospu çocuğu kelebekler gerçeği var. Zaten kalbin atraksyonları anormallikte kendini aşmış oluyo. Sonra o gün geliyo ve X beklenen numara isteme ritüelini gerçekleştiriyo. Tabi ilk konuşmadan akıyorum çocuğa o kadar çok beklemişim ki o değilde kendimin evde kalmış koca memeli hali heralde ilk gördüğü taşaklıyı sikmeye çalışan iğrenç bi kişilik olurdu. Neyse sonra X ilk buluşma zırvalıklarına gelince bu sefer sanki zorla nişanlamışlar gibi içim sıkılıyo. Daha düne kadar köpek gibi istediğim X'e bugün bi soğukluk duyuyorum. Tabi bu soğukluk görene kadar gördükten sonra kaymak kıvamına geliyo insan. Ama ilişkinin ilk günlerinde, böyle ne olduğumuzun belli olmadığı zamanlar; önceden her bakışta filler üçlü çeviriyo gibi yardıran kalbime bi anda filler uyuşuk ve mongol bi şekilde oturmaya başlamış gibi bi ağırlık çöküyo. ''Lan bekarlık sultanlık amk, off kimseyide kesemiyom yeea, ay sikim yaa free olmayı özledim'' gibi beyin fırtınaları yapılıyo. Tabi dediğim gibi bu durum X'i görene kadar. Bu biraz o yee beni seviyo ay çok güzelim göt kalkıklığı aslında. (Böyle düşündüğün anda gelen ayrılık mesajı insanı müslüm baba dinleyip kendini kesmeye yöneltir bu arada.) Ama içimdeki hoşlantıyla karışınca ortaya özürlü çocuk gibi bi duygu çıkıyo işte. Demekki ego ve aşk, akraba ve bir arada olmaları kesinlikle yasaklanmalı. Yani iki durumda sik gibi o yüzden hiç hoşlanmamak en güzeli. Merak ediyorum normal insanlar nasıl hissediyo. Ulan bakıyorum 28'lik teyzemle manitası her gün kamera açıp kıkırdaşıyo. 29'luk teyzemle kocası çatır çatır yiyişiyo. Bu insanlarda hiç böyle soğuma filan olmuyo mu lan. Biri beni sarsıp kendime getirse çok mutlu olucam.
29 Mayıs 2012 Salı
Kilit
Herşey güzel gidince buraya yazıcak bişey olmuyo amk. Sövücek biri yada yalvarıcak bi sevgili filan. Ama şunu söyleyebilirim dün akşam ki teorim beni yanıltmadı yukardakiyle anlaşmama uyarak hiç kimseyi kesmedim, kimseyede detaylı bişey anlatmadım ve nihayetinde Melek'in adını öğrendim o da benden PIN'inimi istedi konuşuyoruz şimdi. Yerim. Teşekkür ederim tanrım allaaam my god ay lav yu so maç.
Paranoyak
Okuldan geldiğim dakikadan beri kıyafet dolabımın önünde oturmuş ne giysem diye düşünüyorum. Ki burda belirtmem gerek okuldan 12.30da dönüyorum eve. Artık 2 saattir mi 3 saattir mi ne beynim erimiş peynire döndü. Tüm bunlar toplamda iki saat sürücek olan ingilizce kursum için tabi olay yine ayrıntıda gizli. İki saatin 45er dakikası derste uyuklarken sadece iki bırek taym toplam 30 dakika Melek'e gözükücem. He duyanda 40 odalı evimin 35 odasını kıyafete ayırmışımda seçemiyorum sanıcakki altı üstü 4 kapılı bi dolap karşımdaki yani.
İşte psikopatlıklarımdan biri daha geliyor. Yalnızken hayatımı değerlendirmek adına kendi kendime tasarladığım 'Geçen Hafta Bugün' oyununu oynarım. Burda amaç geçen hafta bugün (veya ay,yıl farketmez) şu anda neler yaptığımı hatırlayabilicek miyim, yaptıklarıma bakıp vay amk diyebilcek miyim. Örnek olarak geçen hafta bugün bu saatlerde çok iyi hatırlıyorum Gossip Girl 2.sezonu izliyodum. Dahada önemlisi Melek diye birinin varlığından habersizdim. Canım hiç kursa gitmek istemiyodu, gitsemde ilk dersten sonra eve dönücektim ki öyle yaptım. Planımdaki tek aksaklık ilk dersten sonra iki dakika feysbuka girmem gerektiği için eve gitmeden önce kantindeki bilgisayarlara uğramamdı ve ne olduysa o arada oldu. Gerisini daha önce yazmıştım zaten. Bu saçma oyunun tek kötü yanı, işler kötüye gittiğinde veya ayrılığın ilk bi kaç haftasında sürekli beynini dürtükleyip durması. Hayır yani o an kafa dağıtmak için düşünsen geçen hafta bugüüün sevgilimle piknikteydiiiiğğööömmmmm öğğğüğğüğöüöüğöüöğ oluyo yani. Hoş değil. Zaten hayatta her zaman kendi yarattıklarımla başa çıkmak zorunda kalmışımdır. Kimsenin olmadığı kadar bela oldum kendime.
Şimdi benim bi ananem var. Saygı duyulcak tek yanı dehşet karnıyarık yapmasıdır. Nerden başlasam bilmiyorum ama benden katlarca psikopat tek insandır kendisi. Şöyle söyliyim internette yazı olurken hani sayfayı aşşaa indiririz ya, heh işte ananem o hareketi yazılar yukarı çıktığı için yukarı çıkmak olarak algılıyo ve her seferinde çık yukarı dediğinde mal gibi sayfayı gerçekten yukarı çıkarttığım için sonu
B.C:Ok
Anane:Ok değil bok.
B.C:Bok değil ok.
Anane:Yazıklar olsun.
B.C:o yeee
ile biten kavgalar baş gösteriyo. He bide bütün gün internette tavla oynayıp tanımadığı insanlarla kamera açışıp, Kadir İnanırın kendisine deli divane aşık olduğunu ve onun tarafından evde 7/24 kameralarla izlendiğimizi idda ediyo ama diğerinin yanında bunlar bi hiç tabi. Not:Teknolojik Nü sanatı girişiminden bahsetmeyi midem kaldırmıyo. İşte bazen diyorum ki lan bende bu karı gibi mi olcam amk gidişhatım hiç hoş değil filan. Sonra aklıma geliyo Jensen Ackles'la evlilik hayalleri kurduğum zamanlar diyorum sıçtın B.C kesin senden kafayı yicen. Sonra yine kendi kendime diyorum ki yok lan ben Jensen'ın benim telefonu dinlettiğini falanda düşünmedim hiç akıl sağlığım yerinde allaa şükür ve konuyu kapatıyorum. Bilmiyorum artık.
İşte psikopatlıklarımdan biri daha geliyor. Yalnızken hayatımı değerlendirmek adına kendi kendime tasarladığım 'Geçen Hafta Bugün' oyununu oynarım. Burda amaç geçen hafta bugün (veya ay,yıl farketmez) şu anda neler yaptığımı hatırlayabilicek miyim, yaptıklarıma bakıp vay amk diyebilcek miyim. Örnek olarak geçen hafta bugün bu saatlerde çok iyi hatırlıyorum Gossip Girl 2.sezonu izliyodum. Dahada önemlisi Melek diye birinin varlığından habersizdim. Canım hiç kursa gitmek istemiyodu, gitsemde ilk dersten sonra eve dönücektim ki öyle yaptım. Planımdaki tek aksaklık ilk dersten sonra iki dakika feysbuka girmem gerektiği için eve gitmeden önce kantindeki bilgisayarlara uğramamdı ve ne olduysa o arada oldu. Gerisini daha önce yazmıştım zaten. Bu saçma oyunun tek kötü yanı, işler kötüye gittiğinde veya ayrılığın ilk bi kaç haftasında sürekli beynini dürtükleyip durması. Hayır yani o an kafa dağıtmak için düşünsen geçen hafta bugüüün sevgilimle piknikteydiiiiğğööömmmmm öğğğüğğüğöüöüğöüöğ oluyo yani. Hoş değil. Zaten hayatta her zaman kendi yarattıklarımla başa çıkmak zorunda kalmışımdır. Kimsenin olmadığı kadar bela oldum kendime.
Şimdi benim bi ananem var. Saygı duyulcak tek yanı dehşet karnıyarık yapmasıdır. Nerden başlasam bilmiyorum ama benden katlarca psikopat tek insandır kendisi. Şöyle söyliyim internette yazı olurken hani sayfayı aşşaa indiririz ya, heh işte ananem o hareketi yazılar yukarı çıktığı için yukarı çıkmak olarak algılıyo ve her seferinde çık yukarı dediğinde mal gibi sayfayı gerçekten yukarı çıkarttığım için sonu
B.C:Ok
Anane:Ok değil bok.
B.C:Bok değil ok.
Anane:Yazıklar olsun.
B.C:o yeee
ile biten kavgalar baş gösteriyo. He bide bütün gün internette tavla oynayıp tanımadığı insanlarla kamera açışıp, Kadir İnanırın kendisine deli divane aşık olduğunu ve onun tarafından evde 7/24 kameralarla izlendiğimizi idda ediyo ama diğerinin yanında bunlar bi hiç tabi. Not:Teknolojik Nü sanatı girişiminden bahsetmeyi midem kaldırmıyo. İşte bazen diyorum ki lan bende bu karı gibi mi olcam amk gidişhatım hiç hoş değil filan. Sonra aklıma geliyo Jensen Ackles'la evlilik hayalleri kurduğum zamanlar diyorum sıçtın B.C kesin senden kafayı yicen. Sonra yine kendi kendime diyorum ki yok lan ben Jensen'ın benim telefonu dinlettiğini falanda düşünmedim hiç akıl sağlığım yerinde allaa şükür ve konuyu kapatıyorum. Bilmiyorum artık.
28 Mayıs 2012 Pazartesi
Bütün Kelimelerim Tükendi
Öncelikle; normalde batıl inançlara sahip bi vatandaş değilim hatta batıl inançlı insanlarla alay bile ederim ama benimde öyle bi inancım var ki insanlar yüzüme domates fırlatıp zaaa diye götüm götüm gülse gıkım çıkmaz. Ben böyle, biriyle yeni bişeyler yaşadığımda arkadaşlarıma yada herhangi birine anlatırsam büyüsü kaçıyo sonra o kişi benden uzaklaşıyo gibi saçmasapanlıkta çığır açmış bi inanca sahibim. Ama etrafımda olan bitenler böyle düşünmeme yol açıyo. Örneğin Beybifeys yada Hödük veya TF'yle ne yaşadıysam en ince detaylarına kadar tekrar tekrar başta Curly olmak üzere sevgili kediciğim Badem'e kadar anlatmışımdır. Ve hiç biri mutlu sonla bitmedi, yada başlamadan yarıda kesildi. Ama Curly son bi yıldır o kadar çok kişiyle çıkıyoki ve hepsindende hoşlanıyo, daha ben dahil kimseye kimle ne yaşadığını detaylı anlattığını duymadım yani. Bu durum benim gözümü korkuttuğu için bu günden itibaren Melek'le ilgili detayları yazmıycam buraya. Korkuyorum. Çünkü öyle bi hale geldiki olay çocuk ya benden hoşlanıyo yada benimle dalga geçiyo. Bence eğer ben insanlara anlatmazsam benden hoşlanıcak, anlatırsam dalga geçiyo olucak. Offf çok saçma ama napiyim böyle hissediyorum. Ben lanetlenmişim çok ciddiyim. Nihayetinde bugün öyle bi an gelip geçtiki başımdan, sadece bir saniye. Düşünsenize lan bir saniye. Ve ben o bir saniyeyi oturup burda yıllarca anlatabilirim yinede yeterli olmaz anlamanız için. Tüm kelimelerim tükendi, nefesim kesildi bugün Melek'e aşık olduğum gündür. Allaaam, bak nolur, değiştim görüyosun kimseyi kesmiyorum kimsede beni kessin istemiyorum Melek'ten başka, lütfen yap aramızı çok mutlu olalım lüttfennnnn. Not: Yarın Melek'le ilgili yaptığım yalnız kalma planları tutsun inşallah amin.
Şu aralar karman çormandanda öte oldum anlıycağınız. Hatta daha önümde iki sınav var ama kredi tutuyo sınıfı geçtim diye siklemiyorum ikisinide. Hakkında sadece Fransaya gittiğini bildiğim bi çocuk için eriyip gidiyorum her gün. Nasıl bi olaydır bu arkadaşım ya hayatımda duymadım. Şu an en çok ihtiyacım olan şey Blair Waldorf tarzı bi plan. Ama öyle bi plan için Blair Waldorf gerekir. Bende işte onun gibi düşünmeye çalışıyorum.
Geçenlerde konusunu yaptığım insan yakışıklı birine isteyerek aşık olur teorim için önemli bi DİPNOTTTTT!!!!!!! geçmek istiyorum. O da şu ki; o yakışıklının sizinle ilgilendiğine emin olmadan ona aşık olmayın. Sonra ananemin deyimiyle insanlar size bakıp 'bundada sike sürülcek akıl yok' der. Ki bu doğrudur. Kendi beynim hakkında sadece aşk konusunda şüphelerim vardı zaten. Normalde bebekken kaç bezi sıçıp batırdığım hakkında tez hazırlayabilicek kapasitedeki zeka fışkırtan beynim, aşık oldumu bi çocuğun suratını aklıma getirtemiyo amk. Bugünde görmesem yarına gördüğüm tüm çocukları bu muydu lan du bakıyım değil galba off kime aşık olmuştum ben yaa amııığa koyim diye sayıklıycaktım. Beybi sıtep kızlar beybi sıtep. Yakışıklı size koşarak geliyosa beybi sıteple gidin siz ona. Yürüyerek geliyosa sadece durup bekleyin. Uzaktan bakıyosa götünüzü dönüp başka taşaklı arayın. Başka türlüsü üçün biri.
Şu aralar karman çormandanda öte oldum anlıycağınız. Hatta daha önümde iki sınav var ama kredi tutuyo sınıfı geçtim diye siklemiyorum ikisinide. Hakkında sadece Fransaya gittiğini bildiğim bi çocuk için eriyip gidiyorum her gün. Nasıl bi olaydır bu arkadaşım ya hayatımda duymadım. Şu an en çok ihtiyacım olan şey Blair Waldorf tarzı bi plan. Ama öyle bi plan için Blair Waldorf gerekir. Bende işte onun gibi düşünmeye çalışıyorum.
Geçenlerde konusunu yaptığım insan yakışıklı birine isteyerek aşık olur teorim için önemli bi DİPNOTTTTT!!!!!!! geçmek istiyorum. O da şu ki; o yakışıklının sizinle ilgilendiğine emin olmadan ona aşık olmayın. Sonra ananemin deyimiyle insanlar size bakıp 'bundada sike sürülcek akıl yok' der. Ki bu doğrudur. Kendi beynim hakkında sadece aşk konusunda şüphelerim vardı zaten. Normalde bebekken kaç bezi sıçıp batırdığım hakkında tez hazırlayabilicek kapasitedeki zeka fışkırtan beynim, aşık oldumu bi çocuğun suratını aklıma getirtemiyo amk. Bugünde görmesem yarına gördüğüm tüm çocukları bu muydu lan du bakıyım değil galba off kime aşık olmuştum ben yaa amııığa koyim diye sayıklıycaktım. Beybi sıtep kızlar beybi sıtep. Yakışıklı size koşarak geliyosa beybi sıteple gidin siz ona. Yürüyerek geliyosa sadece durup bekleyin. Uzaktan bakıyosa götünüzü dönüp başka taşaklı arayın. Başka türlüsü üçün biri.
26 Mayıs 2012 Cumartesi
Oksijen Tüpü
Bugün ilginç olaylar yaşandı tabi. Yazdığıma göre anlatıcak bişeyim var demektir zaten. Dediğim gibi ilginç bi kararla en iyi arkadaşım Curly bugün üç yabancıyı bir araya getirmekle ilgili planlar yapmıştı. Yabancılardan biri bendim. İkincisi Curly'nin kuzeni. Üçüncüsüde kendisine kısaca Kurabiye dediğim rapçi, kumral, yeşil gözlü ve yakışıklı(dememe gerek yok sanırım ben göz dikmişim yani) bi çocuk. Tabi Kurabiye bizi ekince olayın bu yanının ilginçliği kalmadı. Ama her neyse Kadıköy Burger'da Curly sarışınımsı kumral bi çocuk gördü ve bi anda adını mı sorsam yeeaa falan moduna girdi. Bizde kuzeniyle birlikte cesaretlendirmeye çalıştık. Hani izlemesi eğlenceli olucak falan böyle. Curly bi iki ık bık diyince benimde o yavşak ağzımdan asla çıkmaması gereken o söz çıktı. Hemen aktardığım gibi tam olarak şöyle dedim ''eğer sen gider sorarsan bende pazartesi Melek'e adını sorucam'' sonrası hüsran tabi. Curly gitti çocuğun adını sordu ve sıçtı cafer bez getir. Daha şimdiden öyle 3.5lar atıyorum ki anlatamam. Zaten yayın başlığının oksijen tüpü olmasının sebebi artık nefes almakta zorlanışımdan dolayı. Melek'in telefonla konuşurken, masadayken, bilgisayarların ordayken yani şimdiye kadar bana bakış fırlattığı her anı aklıma geldikçe beni hasta ediyo. O suratındaki ifade, gözlerindeki bi türlü çıkaramadığım anlam varyaa. Oğlumm resmen nefes alamıyorum bu duygunun tarifinin özeti budur. Öyle bi hale geldim ki aylardır iki kelime edebilmek için götümü yırttığım, Curly bizi buluştursun diye nerdeyse kendimi kestiğim Kurabiye'nin bizi ekmesini siklemedim. Hatta gördüğümüz tonlarca yakışıklıyı 'arkadaşlık çerçevesi' adı altında değerlendirdim. Bide şunu dinleyin. Dedim ki; eğer Melek'le olursa Jensen Ackles'a abi demeye başlıycam. Evet ciddiyim, bi ara evlilik hayallerimin olduğu Jensen'a abi dicem. Bu hale gelişimde aynı anda bi kaç kişiyi sevmenin hepsini aynı anda kaybetmeme yol açışının etkisi olduğu kuşkusuz. Örneğin en yeni eski sevgilim Hödük, en büyük aşkım Beybifeys ve ne bok olduğunu bilmediğim diğer büyük aşkım TF aynı anda hayatımda oldukları için üçüde ağzıma fil oturtup sıçmasını bekleyip gittiler. Hoş gerçen şu ki ben harbiden hayatımda ikinci kez Melek haricinde hiç kimseyi istemiyorum(ilkide Beybifeys'ti). Yine nefes alamıyorum bak.
Özel hayatımın yanı sıra, iş olarak gördüğüm kızlar için ürettiğim Kurabişizm sistemi adını verdiğim bi olay var. Kurabiye'yi tanıyışımla birlikte ürettim bu sistemi ama daha sonra erkekleri sınıflandırmada çok işime yaradı. Tüm yakışıklıları statülerine göre sınıflandırıyorum sistemde, örneğin basketçi kurabiş x, zengin kurabiş y, fakir ama gururlu kurabiş z, kalbimde olan kurabiş a,b,c,d,e,f,g,h,ı,j,k,l,m,n,o,p,r,s,u,v,y,z,x,w. (Tabi bu eskidendi artık kalbimde sadece Melek var dediğim gibi.) Önceden yazdığım 'insan yakışıklı birine istediği zaman aşık olabilir' teorimle birlikte gördüğüm yakışıklıları bu sistemde sınıflandırarak mükemmeli bulmaya çalışıyorum. Bana işsiz yada paranoyak yada mal diyin. Ama işe yaradığı gerçeğini inkar edeni sikerim. Örneğin Melek hayatıma girdiği gün bi anda Mükemmel Sevgili statüsünün bir numaralı adayı oldu çünkü yakışıklılığı ve tatlılığıyla listedeki tüm kurabişleri geçti. Bunun sonu nereye varır yada zamanla ben delirirmiyim bilmiyorum ama herşeyi geçtiğimde aklımda sadece şu soru cebelleşiyo; PAZARTESİ NE SİK YİCEM BEN LAN!!!!!
Özel hayatımın yanı sıra, iş olarak gördüğüm kızlar için ürettiğim Kurabişizm sistemi adını verdiğim bi olay var. Kurabiye'yi tanıyışımla birlikte ürettim bu sistemi ama daha sonra erkekleri sınıflandırmada çok işime yaradı. Tüm yakışıklıları statülerine göre sınıflandırıyorum sistemde, örneğin basketçi kurabiş x, zengin kurabiş y, fakir ama gururlu kurabiş z, kalbimde olan kurabiş a,b,c,d,e,f,g,h,ı,j,k,l,m,n,o,p,r,s,u,v,y,z,x,w. (Tabi bu eskidendi artık kalbimde sadece Melek var dediğim gibi.) Önceden yazdığım 'insan yakışıklı birine istediği zaman aşık olabilir' teorimle birlikte gördüğüm yakışıklıları bu sistemde sınıflandırarak mükemmeli bulmaya çalışıyorum. Bana işsiz yada paranoyak yada mal diyin. Ama işe yaradığı gerçeğini inkar edeni sikerim. Örneğin Melek hayatıma girdiği gün bi anda Mükemmel Sevgili statüsünün bir numaralı adayı oldu çünkü yakışıklılığı ve tatlılığıyla listedeki tüm kurabişleri geçti. Bunun sonu nereye varır yada zamanla ben delirirmiyim bilmiyorum ama herşeyi geçtiğimde aklımda sadece şu soru cebelleşiyo; PAZARTESİ NE SİK YİCEM BEN LAN!!!!!
25 Mayıs 2012 Cuma
Hayal Kırıklığının Dibi
Dün büyük bi heyecanla kursa gitmiştim ve Melek gelmemişti maalesef. Bugün onun iki katı bi heyecanla kursa gittiiim, asansöre bindim 5.katta sınıfa şemsiyemi bırakıp kantine çıktım. Kapıdan ilk girdiğimde hemen sağ tarafa balkon kısmına göz attım kimse yoktu. Sonra yarı hayalkırıklığıyla oturma yerlerine doğru(sol tarafa) döndüm ve ilk adımımı attığım anda 3.seviye kurs kitabından kumral kafasını kaldırmış bi halde beni kesen, melek gibi bir yüze ait bi çift gözle karşılaştım. Allaaaaaam yaa dünyadaki bütün çirkinlerden almışsın bu çocuğa vermişsin resmen bu nasıl bir tatlılıktır anlatamıyorum. Zaten bana baktığını gördüğüm anda kalbim yardırmaya başladı elim ayağım titreyerek arkasında bi yere oturdum ama nasıl böyle nefes alamıyorum oturduğum pozisyonda kaldım kitlendim o an atomlarıma ayrılsam görünmez olsam çok mutlu olucam böyle. Çocuğun arkasında oturmuş allaaam bunu bana nasip et, off tatlılığa bak yaa, allaam nolur o gözler bi tek bana baksın, hey yavrum saçlarına ölürüm, allaam bak bu benim olsun kimseye yan gözle bakmıycam söz valla bak falan diyorum içimden. Neyse işte ders saati geldi herkes sınıflara gitti Melek kantinde hala ödev yapıyo bende arka masada kitlenmiş onu izliyorum ortamda bizi gözetleme riski olan tek kişi kantinci. Ve evet böyle ortamda, ben, yani beynini sindirmiş olan B.C böyle bi fırsatı boku bokuna kaçırdım. Mal gibi kasıldım kaldım çocuk silgi istemeye döndü yok demek için ağzımı bile açamadım kafa hareketi yaptım. Gelde bana küfür etme. .Neyse bu kısmı hemen geçmek istiyorum hatırlamaya devam edersem evin duvarında B.C şeklinde bi delik oluşabilir. Ders aralarından birinde hani anlatmıştım ya merdivenleri inerken gördüm dondum kaldım o da telefonla konuşuyodu falan filan diye daha öncesinde. Heh bu sefer merdivenleri tam çıkarken o da kantin kapısının önünden geçti tabi bu esnada yine bakışmalar kalpte ataklar ayılıp bayılmalar bende. Sonra bu çay mı ne bişey aldı yani o an mükemmeliyette çığır açmış suratını izliyodum odaklanamadım ne aldığına. Sonra sadece 1 dakikalığına bilgisayarların oraya gitti ve bi anda dönüp bana baktı ama bu seferki bakışma daha farklıydı.Yani öncekiler 1 saniye sürüyoduysa bu 5 saniyeydi. Bide bana kasıtlı olarak baktığı zamanlarda sanki bişey anlatmaya çalışıyomuş gibi hissediyorum. Ya şizofren oldum yada çocuk bana karşı boş değil. ALLAM NOLUR İKİNCİ ŞIK DOĞRU OLSUN NOLURRR .a Nitekim o bakışlardaki paragrafı okumayı bi başarsam koşa koşa yapıcam anlatılanı. ALLLAAAAAM ÇOOOOK TATLI YAAA.
Benim bi teorim var şimdi. Melek'in uzun saçlı hödük bi arkadaşı var. Ben nereye o oraya götümde geziyo çocuk resmen. Ulan diyorum bana mı yazıyo bide Melek'e de anlatıyosa sıçtı cafer yani durum iyice zor parkurlara, engelli kulvarlara dönüşücek. Ama Melek beni kesiyo yani heralde arkadaşı için kesmiyodur. Zaten bende bi paranoyaklıktır aldı başını kursta kalbi atan her taşaklıyı Melek'i kestiğimi anladı bana bakıp dalga geçiyo şimdi diye düşünüyorum. Lanet olsun böyle sisteme. Halbuki Melek gelse çıkalım mı bebeğim dese orda ayin düzenliycem ben.
Günün sonunda olan başka bi durum var tabi. Hatta yayın başlığının hayal kırıklığının dibi olmasının sebebi olan olay. Biz şimdi 9.40ta dersten çıkıcaktık. Normalde çıkış saati 9.50. 10 dk takılırım sonra Melek çıkar aynı asansöre bineriz falan fantezileri kuruyodum. Sonra bunların amcık hocası gitti 9.35te bıraktı bunları. Ulan 5 dakikada toz oldular çıktığımda karşı sınıf bomboştu. Bende kimse çakmasın diye indim aşağıya sonra aaaa şemsiyemi unuttum ben yaaa hadi nese soora görüşürüz diye ektim bizimkileri çıktım yukarı. Melek'in sınıfına girdim bi baktım biri poşet unutmuş. Hemen Blair Gibi Düşündüm zaten. Gittim poşetin içinde defter kitap kağıt ne varsa inceledim en sonunda bi isim buldum. Baş harfleri migros reklemından fırlamış gibi MMM oluyo. Heycanla eve geldim feyste tivitırda abuk subuk sitelerde tarattım yok anacım. götüme kaçmış her kimse o eşyaları unutan. Yani bugün cuma ve pazartesi akşamına o kadar çok varki ağlayabilirim. Küfür etmek istiyorum. AMINA KOYİM BÖYLE ŞANSIN.
Benim bi teorim var şimdi. Melek'in uzun saçlı hödük bi arkadaşı var. Ben nereye o oraya götümde geziyo çocuk resmen. Ulan diyorum bana mı yazıyo bide Melek'e de anlatıyosa sıçtı cafer yani durum iyice zor parkurlara, engelli kulvarlara dönüşücek. Ama Melek beni kesiyo yani heralde arkadaşı için kesmiyodur. Zaten bende bi paranoyaklıktır aldı başını kursta kalbi atan her taşaklıyı Melek'i kestiğimi anladı bana bakıp dalga geçiyo şimdi diye düşünüyorum. Lanet olsun böyle sisteme. Halbuki Melek gelse çıkalım mı bebeğim dese orda ayin düzenliycem ben.
Günün sonunda olan başka bi durum var tabi. Hatta yayın başlığının hayal kırıklığının dibi olmasının sebebi olan olay. Biz şimdi 9.40ta dersten çıkıcaktık. Normalde çıkış saati 9.50. 10 dk takılırım sonra Melek çıkar aynı asansöre bineriz falan fantezileri kuruyodum. Sonra bunların amcık hocası gitti 9.35te bıraktı bunları. Ulan 5 dakikada toz oldular çıktığımda karşı sınıf bomboştu. Bende kimse çakmasın diye indim aşağıya sonra aaaa şemsiyemi unuttum ben yaaa hadi nese soora görüşürüz diye ektim bizimkileri çıktım yukarı. Melek'in sınıfına girdim bi baktım biri poşet unutmuş. Hemen Blair Gibi Düşündüm zaten. Gittim poşetin içinde defter kitap kağıt ne varsa inceledim en sonunda bi isim buldum. Baş harfleri migros reklemından fırlamış gibi MMM oluyo. Heycanla eve geldim feyste tivitırda abuk subuk sitelerde tarattım yok anacım. götüme kaçmış her kimse o eşyaları unutan. Yani bugün cuma ve pazartesi akşamına o kadar çok varki ağlayabilirim. Küfür etmek istiyorum. AMINA KOYİM BÖYLE ŞANSIN.
24 Mayıs 2012 Perşembe
Çirkin Sevgili
Her kızın zamanında bi çirkin sevgilisi veya sevdiği olmuştur. Hani resmen tipsiz paçozun önde gidenidir ve neden sevdiğini anlamazsınız. Anlamsız bi sevgidir zaten çirkinlere karşı hissedilen şey. Neyse, tabiki benimde olmuştu ortaokulda. Ben ona kısaca Çilli diycem. Böyle turuncu saçlı, beyaz tenli, kendini beğenmiş piçin tekiydi bu çocuk. Bi kaç kere bana çıkma teklif etmişti bende her seferinde mal gibi kabul edip iki gün sonra terkedilmiştim. Hah, bana beyinsiz deyin ama daha kötüsü var. Ben tam 7 ay boyunca bu çocuğu deli gibi sevmiştim. Abi ben ya ben, koskoca B.C git allaaan çillisini sev. Bilmediğim bi sebepten ötürü tutulmuştum çocuğa ve oda 7 ay boyunca her fırsatta ağzıma sıçmıştı. Sonuçta bu çirkinlere kapılma olayı korkunç bi hastalık gibi bişey. Hani çevremdeki yakışıklıları düşünüyorumda kaymak kıvamında Melek, aşırı seksi kurs hocam Kanadalı(bu bambaşka bi olay zaten anlatırım bi ara şimdilik ona Kanadalı diyorum) vesaire vesaire istenildi mi çok rahat aşık olunucak insanlar. Zaten Melek bana bi adım atsa ben ona doğru yardırıcam öyle bi gerçek var. Bir iki güzel söz soora hooop kalbim uçmuş Melek'e konmuş. Yani insan istediği yakışıklıya aşık olabilir diyorum. Ama çirkinlere yanlışlıkla aşık oluyoruz kızlar. İnsan yakınlaştığı kişiye aşık olur diye bi söz var bilir misiniz. Aman yani bence yakınlaştığınız kişiye dikkat edin. Öyle o yeee biz saaadece arkaaaşız taaaam mı diye kendini motive etmekle olmuyo bu işler. Hoşlantı tarihimde iki muhabbet ettik diye ne tiplerle hayaller kurmuşluğum vardırki ıyyy yani. Arkadaşlarıma bahsetsem sarılıp ağlarlar halime o derece. Zaten şu aralar etrafımda o kadar adonis heykeli kıvamında erkek var ki, çirkinlere aşık olma illetine yakalanma riskim sıfır. İnşallah o yakışıklılarla bi ömür sürerim biri gitse öteki gelir dinimiz amin. Not: Hepside kumral .a
23 Mayıs 2012 Çarşamba
Adını Bilmediğim Çocuk, Melek
Dün ingilizce kursunda hayatımı değiştiren bi olay yaşadım. Ders arasında kantinde bilgisayarlar var, onlardan feyse girmiştim. İki yanımdaki bilgisayara bi çocuk geldi. Bende 4 günlük bi ilişkiden çıkalı 4 hafta olmuş hala yastayım ot gibi yaşıyorum falan böyle hiç erkek yok hayatımda. Yandan çocuğu biraz gördüm böyle ama öyle boş bi ifadeyle ekrana bakıyorum ki beynimden dön şu çocuğu kes diye gelen sinyalleri bile duymuyorum. Neyse çocuk işini halledip gitti ben hala moron gibi feyste takılıyorum. 5 dakika sonra tam yanımdaki bilgisayara biri geldi daha kafamı çevirmeden önce beynimden allahımmm sana geliyorummmmmm diye sinyaller duymaya başladım. Aynı çocuk tam yanımdaki bilgisayara gelmiş boş boş bakıyo. O kadar çok dönüp bakmak istiyorum ama kitlenmişim böyle mal gibi ekrana bakıyorum sadece. Sonra dedim hadi kızım sadece kafanı yana doğru kaydırıcaksın azcık. Bi döndüm çocuk bana bakıyo (burda kalp krizi başlar) dahada güzeli ben dönünce gülümseyip çalışmıyo bu yaa demesi (o nasıl birr gülümseyiştirrrrrrr) ve dahada güzeli o surat bi insanın hayatında görebiliceği en mükemmel suratlardan biri. Cenneti gördüm gibi oldum resmen lan. Neyse sonra ben tabi önce bi kendime gelmeye çalıştım. Sonra mal gibi eve gittim. Harbiden, yani bazen beynimin yüzde birini bile kullandığıma emin olamıyorum. Kal orda halbuki diğer arada kesişin çocukla filan. Ama nerde o kafa bende offf allahım off bak hatırladıkça içim daralıyo. Neyse eve geldim yattım uyudum filan nitekim bugün çocuk aklımdan çoktan çıkmıştı. Kursa gittim ilk derse geç giriyim dedim yemek yedim filan kantinde. Bu esnada yine ot gibiyim yani aklımın ucundan geçmiyo çocuk. Tost yedim filan kalktım kantinden dönemeçli merdivenlerden sekerek iniyodum kafamı bi kaldırdım o çocuuuk. Telefonla konuşuyodu ben sekerek gelirken bi anda donup ritmi bozunca kafasını kaldırıp bana baktı. Sonra yürüyerek sınıfa gittim ama kalbim deparlar atıyo yardırıyo böyle o an gelse hadi gidelim yavrucumm dese ayyyy oluuuuur diye koşarak çıkıcam kurstan yani. Neyse işte diğer arada ben böyle kantinciyle muhabbet ederken yanımdan geçti bu. Tanrıımmmmmm o nasıl bi parfümdürrrr öylee resmen gel beni ye diye çağırışım yapıyo. Dedim tamam ben öldüm cennetteyim zaten beybifeys, tek kulağında küpe var, uzun boylu, kumral, hafif kıvırcıkımsı saçlı ve tişörtün üstüne kırmızı kareli gömlek giyicek zevke sahip. Bide parfümü dehşet çıktı. Bu çocuk benim kaderim. Değilse bile olmalı. Olsun nolur allaam bak hayırlı hayırsız farketmez eski hödük sevgilim çok mu hayırlıydı hem 4 günde sıçtı ağzıma gitti. Hem bak bu çocuk filmlerden fırlamış gibi valla bu benim olsun başkasına bakmıycam söz .a
İngilizce Belası
3. kurunda olduğum İngilizce kursunun grammer sınavı var bu akşam. Daha doğrusu 4 saat 10 dakika sonra. Bende kendimi en iyi böyle motive ederim dedim. Konular şöyle; Simple Present, Present Continous, Future(will/be going to), Future with Present Continous(bunun neye yaradığı hakkında fikir sahibi değilim), Simple Past, Past Continous, Present Perfect, Present Perfect Continous, Used to, Present Passive/Past Passive, If Clouses, As.........as, too/enought, Modal Verbs, Reported Speech. Çevremde nefes alan ve kalbi atan her canlıya ingilizceyi öğrenmek için yanlış yolda olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum. Bana göre bi insan bebekken nasıl yavaş yavaş konuşmayı öğreniyosa ingilizcedede aynı şekilde önce konuşmayı öğrenicek. Çünkü çocukken 7 yaşında okula başlayana kadar dil bilgisi denen şeyin farkında değildik. Yarın attaa gitcez oyuncak istiyorum o zaman gelecek zaman kullanmalıyım hımmm diye düşünmüyoduk konuşurken. Sadece etraftan duya duya beynimize dün için 'kuzenim gelmişti' yarın için 'kuzenim gelicek' dememizi sağlayan bi mekanizma yerlemişti. Ama olur muu. Biz daha He, Him, His arasındaki farkı bilmeden 'Kuzenim dün arabayı yıkıycam demişti yarın için bu durumda yarın araba yıkanıcak kuzenim tarafından adamım o yeeee' demeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Sonra beyin 404 Not Found. Tabi bu konuyu açıp üstlerine zeka fışkırttığım insanlar yaptığım beyin fırtınası sonucunda genelde şu tepkiyi verdiler; ''hı''. 'Hı' ifadesi bi çok anlam içeriyo olabilir, 1-Ben beyinsizim bi bok anlamadım, 2-Dinlemiyodum canım yaa kusura bakma, 3-Tabi tabi aynştayn olcan sen zaa. 1 affedilir ama 2'nin egosunu, 3ünde 'hı' diyen ağzını götüne sokarım. Bu yüzden bende kalktım Badem'e içimi döktüm. Badem kedim oluyo bu arada. Dakikalarca vıdı vıdı yaptıktan sonra hayvan sıkıntıdan sızdı. Bende engin zekamı kendime saklama kararı aldım. Diğerlerinin canı cehenneme artık yaa aaaa.
Kimin Umrunda
Böyle sıkıcı günler hayatımızda var olduğu müddetçe yazarların ve bloggerların kariyer yapma şansı yok. Her neyse farkedildiği üzere isim vermeden yazıyorum çünkü böyle daha fantastik oluyo anlatabildim mi? 17 yaşında olduğumu belirtmem yeterli şimdilik. Burayada iyi anıları yazmaya gelmedim zaten. İnsan sikindirik olaylar yaşadığında içini dökmek istiyo yani sinirlendiğimde burdan bir çok insana okkalı küfürlerimi sunucam. Evet yani bi insanın yüzüne karşı küfür edersen karşılığını duyarsın ama onun bilmediği yerlerde edince sadece sen küfür etmiş oluyosun. Kendi kendimi 'o yee bebeğim ben küfür ederim o edemez ayıkksss' diyerek şarj edersem, herhangi bi tartışma durumunda karşımda solunum yapan sümüklüböcek varmış gibi tiksinmeyle karışık aşağılayıcı bakışımı atar 'pardon benimle mi konuşuyosun?' diye elimide belime atarsam karşımdakine karşı hiç bi mağlubiyetim olmaz. Cidden ne yazdığımı bende bilmiyorum. Stratejilerle ilgili konuşmak için çok erken ilerde sinsi planlarımdan bahsederim burda zaten. Her neyse gelecekteki mükemmel yazılarımın yanında bu saçmasapan garip yazı hatıra olarak kalsın artık. Beni zaten sadece sıkılan anlar şu an. Neyse.
22 Mayıs 2012 Salı
Kelebek
Midedeki kelebeklenme hissi muhabbeti varya hani. İşte ondan nefret ediyorum ben arkadaşım. Benimde midem kelebekleniyo evet ama hiç istemiyorum yani; hatta keşke hepsi midemdeki asitte erise diye dua ediyorum böyle. Biliyorum çünkü götüm gibi bi his yaratan ayrılık anı geldiğinde o kelebekler tüm iç organlarımı yırtan yaratıklara dönüşücek. En kötüsü onlarda gerçek yüzlerini göstermiş olucak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)